Hepimizin hayatında kendimizi kötü hissettiren pek çok sorun, problem var. Kimimiz ne istediğini, ne hissettiğini bile bilmiyor. İçimizdeki korkuları, pek azımız güven duyduğu biriyle paylaşıyor. Büyük bir kısmımız ise korkularımızı ve kaygılarımızı, endişelerimiz yüzünden içimizde saklıyor. Çevremize de hiçbir sorunumuz yokmuş gibi yansıtıp, kimseye ihtiyaç duymadığımızı hissettiren bir yapı sergiliyoruz.
Peki, tüm bunlar gerçekten işe yarıyor mu?
Hayır! Yaşadığımız sorunları biriyle paylaşarak ya da yok sayıp içimizde saklamaya devam ederek çözüme ulaştırabilseydik hiçbir problemimiz kalmazdı. Böyle olmadığını da karşı cinsle yaşadığımız ileşkilerde görüyoruz. Her ilişki güzel başlar. Çok keyifli başlayıp, mutlu olmak için hayatımıza aldığımız kişiler sonrasında pek çok sorun yaratan ve bize mutsuzluk yaşatan kişiler haline geliyor.
İlişkilerimizde ki en büyük yanılgımız, karşımızdakini değiştirme ve ilişkimizi anlama çabasıdır . Bir ilişkide, önce kendimizi anlamalı ve kendimizi tanımalıyız. Her insanın içinde kendisinin bile bilmediği saklayıp yüzleşmekten kaçındığı bir tarafı vardır. Kendimizi anlayamamak tüm ilişkilerde önemli sorunlara yol açar.
Kendimizi tanımanın ve anlamanın en iyi şekli de katman katman ruhsal dinamiklerin çözümlenmesini içerir. Bu çözümleme; bilinç öncesi, bilinçdışı, bilinçli ruhsal süreçlerin ele alınması ve bu süreçler arasındaki ilişkilerin gözden geçirilmesi ile mümkündür.
Dönüşüm farkındalıkla başlar.